top of page
Ara

Ebeveyn Tutumları

Güncelleme tarihi: 5 Mar 2020


Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren, ebeveynleri tarafından sevgiye, ilgiye ve ihtiyaçlarının karşılanmasına ihtiyaç duyar. Bu gereksinimler doğrultusunda ebeveynler kendi yetiştirilme tarzlarını, sosyal çevreden gözlemlerini ve öğrenim süresince öğrendiği bilgileri kullanarak çocuğunu yetiştirir. Bunun haricinde birçok değişken, ailenin çocuğunu yetiştirme tarzını etkilemektedir. Örneğin; ailenin içinde yaşadığı toplumun kültür yapısı, anne-baba arasındaki ilişki, sosyoekonomik yapı, öğrenim durumları, anne babanın mesleği, çocuğun yaşı ve hatta çocuğun cinsiyetine göre değişiklik gösterebilmektedir.

Çocuğun annesinin, babasının veya diğer aile bireylerinin çocuğa gösterdiği sağlıklı ve bilişsel gelişimi destekleyici davranışlar, sosyal ve duygusal, çocuğun da olumlu bilişsel, sosyal ve duygusal davranışlar sergilemesine yol açabilmektedir.

Bu çerçevede; çocuğun ileriki dönemlerinde olumlu davranışlar sergilemesi, olumlu benlik saygısı kazanması, geleceğe yönelik amaç belirlemesi ve bu amaçlar doğrultusunda kararlar vermesi, problem çözme becerisini kullanması, uyum ve iş birliği yeteneklerini kazanması ve kullanması gibi birçok yaşamsal önemi olan yetenek ve becerileri, ailenin çocuk yetiştirme stilleri ve tutumları ile yakından ilgilidir .

Ebeveynlerin çocuk yetiştirirken davranışlarına yansıttığı birçok farklı tutum türüne rastlanmaktadır. Fakat genel olarak, ebeveynlerin çocuklarına 4 farklı tutum çerçevesinde davrandığı görülmektedir. Bu tutumlar; demokratik tutumotoriter tutumaşırı koruyucu tutum ve izin verici tutumdur .

Demokratik tutum, eşit ve paylaşımcı davranışların hâkim olduğu tutumdur. Anne babanın çocuğa sevgi ve bağımsızlık temellerinde yaklaşım sergiledikleri demokratik tutum içerisinde, çocuk evin bir bireyi olarak görülmekte ve hane içinde çocuğa da söz hakkı verilmektedir. Çocuğun yaşı ne olursa olsun, onun da bir birey olduğu gerçeği bu tutum içerisinde vazgeçilmezdir. Bu sayede demokratik tutum içerisinde büyüyen çocuk, cesaretle düşüncelerini anlatır ve bağımsız bir kişilik geliştirir .

Otoriter tutumda ise ebeveynler çocukların düşüncelerini söylemesine ve tartışılmasına izin verilmeden çok sıkı bir şekilde kural ve emirlerin hâkim olduğu tutumdur. Bu tutumu sergileyen anne babalar, çocuklarından kusursuz davranışlar sergilemesini beklemekte ve bu mükemmeliyet duygusu içerisinde beklendik davranış sergileyemeyen çocuk cezalandırılmaktadır. Aynı zamanda otoriter tutum kapsamında ebeveynler, çocuklarının itaate mutlak uymasını, istek ve emirlerin tartışmasız olarak yerine getirilmesini isterler. Candan, samimi davranışların olmadığı otoriter tutumda çocuğun, kişilik ve yeteneklerini geliştirme olanaklarının azaldığı, benliğinin zedelendiği ve güven duygusunu yitirip kaygı düzeyinin arttığı belirlenmiştir . Bu tür tutum sergileyen ailelerde yetişen çocuklar; korkan, boyun eğen, otoriteden çekinen, kendinden istenilenden fazlasını yerine getiren, otorite kalktığında isyankar, güçsüzler karşısında saldırgan kişiler olabilirler.

Cenk-Sarı ve Demir (2015) tarafından ebeveynlerin çocuklarına karşı tutumları ile akademik başarı arasındaki ilişkiyi ortaya çıkartmaya çalıştıkları araştırmasında, demokratik tutum sergileyen ebeveynlerin çocuklarının otoriter tutum sergileyen ebeveynlerin çocuklarına göre daha üst bir iyimserlik düzeyine sahip oldukları ve iyimserlik düzeyinin artmasının akademik başarıyı arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır.

Aşırı koruyucu tutum ise bazı toplumlarda iyi çocuk yetiştirme tutumu olarak algılanan ve ebeveynlerin övündüğü bir tutumdur. Ebeveynler kollayıcı ve müdahaleci davranışlar sergilerler. Çocuğun o yaşta bağımsız olarak gerçekleştirmesi gereken birçok beceri ve yetenek ebeveynler tarafından yapılıp, çocuğa fırsat tanınmamaktadır. Bu tutumla yetiştirilen çocuklarda anne-babaya aşırı bağımlılık, güvensizlik, hayal kırıklığı ve istenmedik davranışlar, duygu kontrollerinde noksanlık, karar vermekte güçlük çekme durumu ve yetersiz sorumluluk duygusu gözlemlenmektedir . Çocuk gereğinden fazla kontrol altındadır ve aşırı özen gösterilir. Anne babaların çocukların üzerlerine aşırı titrediği bu çocuklar; olaylara seyirci kalmakta, kararlar almakta güçlük çekmekte, amaçlarına ulaşmada başkalarından destek beklemekte ve problemleri onun yerine bir başkasının çözümlemesini alışkanlık haline getirmektedir.

İzin verici tutumda ise, ebeveynler aşırı kabul edici bir yaklaşımda çocuğunu yetiştirmektedirler. Bu nedenle bu tutumu benimseyen ebeveynlerin çocuk üzerindeki kontrolleri düşüktür. Aşırı derecede özgürlük veren izin verici tutuma sahip ebeveynler, çocuklarının tüm olaylarda kararlarını kendilerinin vermesine sınır getirmezler. Bu tutum bazen ihmale varan hoşgörüye neden olmaktadır. Bu aşamada çocuk ailedeki insiyatif sahibi tek birey halini alır ve aile bireyleri çocuğun istek ve arzuları doğrultusunda kayıtsız ve şartsız kabul eden bir role girerler. Bu doğrultuda yetiştirilen çocukların ileriki yaşlarında, sosyal becerilerinde ve sosyal uyumlarında problemler yaşadığı, eğitim öğretim yaşantısında karşısına gelen kurallarda hayal kırıklığına uğradığı, kendi dürtülerini kontrol edemediği ve bağımlı bir birey olduğu görülmektedir. Bu tutumda çocuğa sınırlama getirme veya çocuğun kontrolü konularında bir eksiklik söz konusudur. Çocuk bu tutumda özgür bir şekilde hareket etmektedir. Herhangi bir denetime tabi değildir. Çocuğun davranışlarına herhangi bir tepki gösterilmemesi, çocukta anne babasının kendisine karşı ilgisiz oldukları düşüncesinin yer almasına neden olabilir. Bu tutumla yetişen çocuklar girdikleri her ortamda bu rahatlığı bulamayacaklarından tedirginlik ve huzursuzluk yaşarlar.


EBEVEYN TUTUMLARININ ÇOCUK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ


Bebeklik döneminde anne çocuk ilişkisinde tutarlılık, bebeğin bağlanma ve kendilik duygusunun gelişmesi ve nesne ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde oluşması için son derece önemlidir. Annenin kendi duygusal yaşamında, bebeğe yaklaşımında tutarlı olması kadar, bebeğin diğer yakınlarının yaklaşımlarının da aynı çizgide olması gerekir. Anne bebek ilişkisinde süreklilik, aynılık ve tutarlılık bebekte “temel güven duygusunun” özünü oluşturur. İlk yıl içindeki yeterli, sağlıklı ve uygun anne bebek ilişkisi bebeğin güvenli bağlanması ve yaşam boyu sürecek duygusal yeterliliğin gelişimine temel olacaktır .

Çocuğun sosyal duygusal gelişiminde babanın da önemli rolü bulunmaktadır. Anne babalarına güvenle bağlı çocuklar daha sosyaldir. McDonald’ın (1988) yaptığı çalışmada, üç-beş yaş arasında akranları tarafından pek ilgi görmeyen çocukların diğer çocuklarla karşılaştırıldıklarında, babalarına daha az sevgi gösterisinde bulundukları belirlenmiştir. Bu sonuç, çocuklara babaları tarafından sağlanan uyarıcıların oldukça değerli olduğunu göstermektedir.

Etkin anne babalık, problem durumları karşısında çocukların çözüm bulmalarını ve uyum sağlamalarını kolaylaştırır. Güvenli, tutarlı, sevgiye dayalı anne baba ve çocuk ilişkisi, çeşitli risk ortamlarında; örneğin düşük sosyo-ekonomik düzeyden kaynaklanan elverişsiz ortamlarda, onarıcı ve koruyucu bir süreç olma özelliği taşır.

Çocuk sosyal ve duygusal özelliklerini büyük ölçüde aile içinde kazanır. Çocuğun sosyal yeterlilikleri kazanması, yetişkin ve akran modellerini taklit aracılığıyla olmaktadır. Çocuk ve anne-baba arasındaki ilişkinin niteliği, kardeş ilişkilerini de etkilemektedir. Anne babanın pozitif yaklaşımlı ve destekleyici olduğu ailede, daha fazla olumlu kardeş etkileşimi bulunmaktadır.

Bazen anne babalar, açık ya da kapalı biçimde çocuklarına reddedici davranabilmektedirler. Anne babalar hırçın davranma, ilgisizlik, çocuğu terk etme ya da başka bir yere gönderme gibi tehditlerde bulunarak, çocuklarına yetersiz ve değersiz oldukları mesajını iletirler. Bu da çocukların düşük benlik saygısı ve özgüven duygusu geliştirmelerine neden olabilmektedir .

Çocuğu olduğu gibi kabul etmemek, başkalarıyla kıyaslamak, çocuğun yaş ve gelişim düzeyinden daha ileri beklentiler taşımak da bazı anne babaların yapmış olduğu olumsuz davranışlardır. Bu durumda çocuk isyankar, aşırı hırslı ya da çekingen, yaşamdan daha az zevk alan bir kişilik özelliği geliştirebilir. Aynı zamanda bu da onun akranlarıyla olan ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.

Çok katı bir disiplin ve otorite uygulayarak çocuklarını aşırı baskı içinde, ancak esnek ve anlayışa dayalı bir etkileşimden uzak yetiştiren anne babaların çocukları pasif, kendi duygu ve düşüncelerini ifade edemeyen, etki altında kalan bir kişilik yapısı ya da saldırgan davranışlar gösterebilmektedirler.

Anne babanın aşırı koruyucu ve hoşgörülü tutumu da olumsuz etkiler yaratarak, sosyal ve duygusal gelişimde gecikmelere neden olan bir diğer yaklaşım biçimidir. Anne babanın çocuğu gereğinden fazla kontrol etmesi ve özen göstermesi, çocukta bağımlılık, zayıf sorumluluk duygusu, güvensizlik, sosyalleşememe gibi özellikler ya da inatçı, aşırı otoriter, başkalarının haklarını çiğneyen kişilik özellikleri geliştirmelerine yol açabilmektedir. Çocukların hiçbir davranışına sınırlama getirmeyen, olumsuz davranışları bile büyük bir hoşgörü ile karşılayan anne babaların çocuklarının istek ve dürtülerini denetleyebilme yetenekleri gelişmemekte, daha bencil ve sosyal uyumları düşük olmaktadır. Anne babaların aşırı hoş görülü tutumları çocukların yardımlaşma, paylaşma, özveride bulunma gibi sosyal davranışlar geliştirmesini engellemekte ve çocuğu grup içerisinde başkaları tarafından istenilmeyen durumuna düşürmektedir.

Anne babanın çocuğun eğitimine ilişkin görüş ayrılıkları ya da anne babanın çocuğun davranışları konusunda gösterdiği değişken davranış biçimlerinden kaynaklanabilen tutarsız davranışlar da, çocuğun ne zaman, nasıl davranması gerektiğini öğrenememesine, anne ve babasıyla veya çevresindeki kişilerle çatışmasına neden olabilmektedir. Bu bağlamda anne babanın tutarlı olması, çocuğun toplum kurallarına ve normlarına uygun davranışlar geliştirerek, sosyal çevreye uyum sağlamalarını kolaylaştırmaktadır.

Anne baba arasındaki sıklıkla tekrarlanan anlaşmazlık ve şiddetli tartışmalar çocuk üzerinde gerek aşırı koruyucu gerekse aşırı kısıtlayıcı anne baba davranışlarından çok daha yıkıcı bir etki yapmaktadır. Evde yaşanan gerilimli etkileşimler, çocuğun duygusal ve sosyal gelişimini derinden etkileyerek davranış sorunları geliştirmelerine neden olabilmektedir.

Anne ve babanın güven verici, destekleyici ve hoş görülü bir biçimde çocuğuna yaklaşması, çocuğun sosyal ve duygusal gelişimi için en ideal etkileşim biçimidir. Anne babanın, hem çocuğun ilgi ve gereksinimlerine duyarlı davranarak, hem de çocuklarını denetleyerek bir denge yakalaması gerekmektedir. Çocuklarının sosyal ve duygusal gelişimini olumlu yönde destekleyen ebeveynlerin öncelikle çocukların gelişim dönemlerini bilmeleri ve çocuklarını kendilerine özgü bireyler olarak kabul etmeleri önemlidir. Anne ve babanın çocuklarına sunduğu koşulsuz sevgileri, empati ve hoş görüye dayanan etkileşimleri çocuklarının bağımsız ve içten denetimli bir kişilik yapısı geliştirmelerini sağlar. Anne babanın çocukla iletişiminde güven ve saygının etkisi büyüktür. Bu bağlamda, aile içinde uyulması gereken sınırlılıklar ve standartların önceden belirlenmesi, çocuğa anlayacağı biçimde açıklanması ve rehberlik edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Okul öncesi dönemde şekillenen çocuğun sosyal ve duygusal gelişimi üzerinde, anne baba ve çocuk etkileşiminin niteliği büyük önem taşıdığından anne ve babanın çocuklarına dengeli, kararlı ve tutarlı davranmaları gerekmektedir.

Anne babalar çocuklarının sosyal ve duygusal gelişiminde uygun ve sağlıklı birer özdeşim modeli olacak şekilde davranmalı, çocuklarının yaş ve gelişim özelliklerine uygun beklentiler taşımalıdırlar. Anne baba ve çocuk etkileşiminde; çocuğun görüş ve düşüncelerine değer vermek, karşılıklı iletişim esnasında emir verme, uyarma, tehdit etme, yargılama, suçlama gibi iletişimi engelleyen davranışları kullanmamak son derece önemlidir. Çocuklarının sosyal ve duygusal gelişimini destekleyen anne babalar çocuklarıyla nitelikli ve yeterli zaman geçiren, sosyal yaşantıları paylaşan, onları ilgiyle dinleyen, sorularına karşılık veren, çocuklarının gelişimleri için gerekli olan uyarıcıları sağlayan, demokratik bir tutum içinde sorunlara çocuklarla birlikte çözüm arayan, güven verici ve hoşgörülü bir tutum içinde gerektiğinde sınırlamalar getiren anne babalardır.

KAYNAKÇA

Aydoğdu, F. ve Dilekmen M.  (2016) Ebeveyn Tutumlarının Çeşitli Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi Alabay E. (2017) Okul Öncesi Dönem Çocuğu Olan Ebeveynlerin Ebeveynlik Tutumlarının İncelenmesi Kandır A. ve Alpan Y. (2008) Okul Öncesi Dönemde Sosyal-Duygusal Gelişime Anne-Baba Davranışlarının Etkisi

Atik Anaokulları Rehberlik Birimi

1.814 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

PANDEMİ DÖNEMİ OKULA DÖNÜŞ YOL HARİTASI

❖Velilerimiz öğrencilerimizi okula teslim ederken bina kapısına kadar getirecekler ve kapıdan teslim alacaklardır. ❖ Kapı önündeki alanda sosyal mesafe kuralına göre belirlenmiş işaretlerin her biri v

Okula Uyum ve Oryantasyon

Okul, çocuklar için sosyalleştikleri ilk kurumdur. Özellikle 0-6 yaş dönemi için, bireyselleştiği kişiliğin temel yapısının oluştuğu, fiziksel, duygusal ve zihinsel becerileri kazandığı, o

bottom of page